Reklamı Geç
Ankara
DOLAR32.4504
EURO34.829
ALTIN2438.6
Barış ÇALIŞKAN

Barış ÇALIŞKAN

Mail: [email protected]

Bu Operasyonu Kim Adına Çektiniz?

Bir ülke para birimine güven duyulabilmesi için para birimi değerinin sabit bir aralıkta çok değişmemesi gerekir. Çünkü o para birimi üzerinden fiyatlama dolayısıyla ticaretin yapılabilmesi için tacirin, yatırımcının para birimiyle ilgili geleceğe dair beklentilerinin benzer düzeyde kalması önemlidir. İtibarlı para birimi için ise ekonomi bilimine itimat eden siyasi yönetim gereklidir. Ülkemiz bu gerekliliklerden hiçbirine sahip değildir. Faiz enflasyonun sebebidir önermesinin hatalı olduğunu son üç merkez bankası kararıyla kesin olarak görmüş olduk. Bu önermenin yanlışlığını %0-%0.25 faiz vermesine rağmen enflasyon sorunuyla karşı karşıya olan Avrupa Birliği devletleri ve ABD üzerinden de anlayabilirdik ama biz iktisat bilimiyle ters düşen “Nas-kapital” teorimizi uygulayarak önermemizi sınama yolunu seçtik ve geldiğimiz noktada dövizin yükselmesini engelleyemediğimiz gibi gösterge faiz olarak nitelenen devlet tahvili faizlerimiz de %25e kadar çıkardık. Ticari ve tüketici kredilerinin senelik maliyeti %40lara ulaştı. Ekonomi deneyimiz, kısa vadeli TCMB faizini bilimsel gerçekliklerin dışında değiştirmenin hem dövizi hem de piyasa faizlerini yukarı çıkardığını bizlere gösterdi. Gelinen noktada hem reel sektörü dolayısıyla ekonomik büyümeyi ilgilendiren piyasa faizi yükseldi hem de dövizin TL karşısındaki değeri yükseldi. Uygulanan politikalar ülkemize, halka fayda sağlamadığına göre bu operasyonu kim adına çekildi?

Dövizin değeri de tıpkı diğer varlıklar gibi arz ve talep dengesi üzerinden belirlenir. Dövizin arzı fazla, dövize talep azsa dövizin TL karşısındaki değeri düşer. Dövizin arzı az, dövize talep fazlaysa dövizin TL karşısındaki değeri artar. Bu arz-talep dengesinin günlük hayatımızda karşımıza çıkan bütün ürünler için geçerli olduğunu söyleyebiliriz. Arz-talep dengesi göz önüne alındığında dövizin değerini düşürmek için yapmamız gereken teoride çok basittir: Ülkemize giren döviz miktarını artırarak ülkemizdeki döviz arzını yükseltmek ve TL’ye olan güveni artırarak dövize olan talebi sınırlamak. Bu gerçekliğin uygulamasını anlamak için Türkiye’nin döviz arzı ve talebini gösteren ödemeler dengesi değişkenlerini incelememiz gerekir. Bu değişkenleri döviz talebini artıranlar ve döviz arzını artıranlar olarak inceleyebilir ve bu ikisinin arasındaki farkı cari açık veya fazla olarak niteleyebiliriz. Bu denge basitçe ithalat, ihracat, net faktör, hizmet gelirleri ve giderleridir. Döviz arzını artıran “net faktör” ise yabancıların ülkemize yaptığı direkt ve portföy yatırımlarıyla ilgilidir. (Portföy yatırımları yabancıların finansal ürünlere yaptıkları kısa vadeli yatırımlardır. Bu yatırımların döviz arzını kalıcı olarak artırması için sürekli yeni yabancı yatırımcıya ihtiyaç duyulur.) Reel sektörün dışında sadece yatırım veya alım gücünü korumak amaçlı döviz alan vatandaşlarımızın talebi ise “yurt içi yerleşiklerin döviz talebi” olarak isimlendirilmektedir. Bu kesim döviz talebini kısa vadeli artıracağından bu kesimin dolar üzerindeki etkileri sınırlıdır ancak ülke ekonomisiyle ilgili önemli veriler ortaya koyar.

20 aralık operasyonu yurt içi yerleşiklerin döviz talebi dizginlemekten öteye gidememiştir ve yurt içi yerleşikler manipüle edilerek zarara uğratılmıştır. 20 aralık kararlarının ürünlerinden olan döviz korumalı mevduat hesabı riskli bir finansal üründür. Şayet ülkemizde döviz arzı artırılamaz ve TL’ye olan güven tesis edilemezse döviz korumalı mevduat hesaplarına döviz artışı kadar faiz ödenecek, bu da TCMB’nin TL arzını artırması dolayısıyla enflasyon artışı anlamına gelir. Enflasyon ise döviz üzerinde baskıyı yukarı yönlü artırır. Özetle bu sistem dövizin ateşi çıktıkça otomatik benzin döken bir sistemdir. Umut edelim dövizin değerini belli bir aralıkta tutarız ve bahsettiğimiz döngüye girmeyiz. 

TCMB faizinin enflasyonla mücadele etmek adına yükseltilmeyeceği düşünüldüğünde ülkemizde döviz arzını artırma potansiyelimiz azalmıştır çünkü döviz kurunun aşırı düşmesiyle aynı anda görülen enflasyonun ürün ve hizmetlerimizin rekabet avantajını kaybetme potansiyelini ortaya çıkarmıştır. Bu da uzun vadeli döviz arzı ve talebini etkileyen cari dengenin negatif yönde bozulması anlamına gelir. Arka kapıdan satılan döviz rezervimiz kritik seviyeye geldiğinde bu durum da sürdürülemeyecektir. 

Son 4 ayda artan döviz kuru nedeniyle azalan ithalat temelinde cari fazla vermekteyiz. İhracat artışıyla sağlanan cari fazlanın, döviz arzı artışının daha sürdürülebilir ve sağlıklı olduğu unutulmamalıdır. Döviz kuru çok düşük, çok yüksek olmayan denge aralığında sabitlenmeli ve tacirlerimizin ve yabancı yatırımcının kolay fiyatlama, hesaplama yapmasının önü açılmalıdır. Önümüzdeki turizm sezonu ülkemizdeki döviz arzını artırmak adına çok önemlidir. Döviz arzı artışı öncesi ve sonrasında hukuki ve iktisadi reformlar gerçekleştirilerek döviz girişinin önemli sağlayıcılarından olan yabancı yatırımcı da ülkemize yatırım yapması için ikna edilebilirse kısa süre içinde bu zor zamanları aşabiliriz.
 

Facebook Yorum

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar